Travma Nedir? Kırık Nedir?
Dışarıdan gelen bir mekanik etki sonrası oluşan bir organ, bir uzuv ya da vücudun tamamında da işleyişi bozabilen yaralanmalardır. Kırık ise kemik bütünlüğünün korunamadığı, travma sonrası oluşan, kemik çevresindeki yumuşak dokunun da ciddi hasarlanabildiği durumdur. Kırık oluştuğunda ağrı ve ortaya çıkabilen şekil bozukluğu hastayı hekime götüren başlıca şikayetlerdir.
Kırık çeşitleri nelerdir?
Kırıkların çeşitlendirilmesinde birçok kriter yer almaktadır. Her kırığın kendine ait bir karakteri vardır ve her kırığın tedavisi aynı değildir.
Kırıklar temelde açık kırıklar ve kapalı kırıklar olarak ikiye ayrılmaktadır. Açık kırıklarda dışarıdan gelen travmaya bağlı olarak ya da kemiğe ait kırık uçlarının etkisiyle cilt bütünlüğü bozulmuştur. Kapalı kırıklara göre tedavisi daha öncelikli olup tedavi öncesinde ve sonrasında daha fazla komplikasyona neden olabilmektedir. Kırıklar ayrıca ait olduğu uzva, yaşa, kırığın ekleme uzanıp uzanmamasına, kırık çizgisinin uzanımına, parça sayısına göre de sınıflandırılabilmektedir. Her kırık karakterine göre tedavi yöntemleri istirahat ve alçıdan, açık cerrahilere kadar değişebilmektedir.
- Üst Ekstremite Kırıkları
- Omuz – Kol – Dirsek Kırıkları
- Omuz Travması
Çok yaygın olarak görülür. Yaralanmalar yüksek enerjili trafik kazaları sonrasında omuzun üzerine düşme sonucu oluşur ve kürek, köprücük ve kol kırıkları ile sonuçlanabilir.
Omuz üç kemikten oluşur: skapula (kürek kemiği), klavikula (köprücük kemiği), humerus (üst kol kemiği). Bu kemikler birbirine yumuşak dokular (bağlar, kirişler, kaslar ve eklem kapsülü) ile bağlanır.
Klavikula
Klavikula (köprücük kemiği), üst ekstremiteyi gövdeye bağlayarak bir köprü görevi görür. Klavikula kırığı genellikle düşme, çarpma, trafik kazası, spor yaralanmaları ve ters hareket gibi durumlar sonrasında gelişir. Yaşlı hastalarda hafif olarak nitelendirilebilecek travmalar sonrasında bile kırık gelişimi görülebilmektedir. Acil başvuran hastaların büyük çoğunluğu travma sonrası yaralanan hastalardır. Kırık uçları ayrılmamış kırıklarda bandaj tedavisi uygulanabilirken, ayrışmış kırıklarda, beraberinde bağ yaralanmalarının da olduğu kırıklarda, kırık uçlarının dışarı çıktığı açık kırıklarda cerrahi tedavi gerekmektedir.
Proksimal Humerus Kırığı
Proksimal Humerus Kırıkları
Proksimal humerus, kolun omuz eklemine yakın olan üst kısmının adıdır. Erişkin kırıklarının %5’ini oluşturur. Genellikle 60 yaş üzerinde, kemik mineral yoğunluğu düşük hastalarda basit düşmeler sonrasında görülür. Bu bölge kırıklarının %80’ini ayrışmamış kırıklar olup cerrahi gerektirmeden tedavi edilebilirler. Tedavide, kol askıları, velpo bandajı, yastıklı askılar gibi basit ve konforlu metotlar kullanılabilir. Yaklaşık 3-6 hafta ağrısız hareket açıklıklığı kazanılması için rehabilitasyon başlanır. Kol askısı kullanılarak erken dönemde işe dönüş sağlanabilir.
Parçalı kırıklarda kaynama sorunları ve işlev kaybı oluşması nedeniyle cerrahi müdahale gerebilmektedir. Modern tespit metotları sayesinde, tespit gücü yüksek, erken rehabilitasyonun sağlanabildiği tedaviler yapılabilmektedir. Minimal invaziv kırık cerrahisi adı verilen bu metot ile kırık bölgesine zarar verilmeden doğal iyileşme süreci sürdürülebilmektedir.
Bazen yaralanma, kırık parçalarına, tespiti mümkün olamayacak kadar fazla zarar verir. Çok parçalı kırıklı çıkıklar, parçaların tespit edilemeyecek kadar ince ve osteoporotik olduğu durumlarda hastanın yaşam kalitesinin arttırılması ve ağrısının sona erdirilmesi amacıyla protez cerrahisi kullanılabilir
Skapula Kırıkları
Tüm kırıkların %1’i oranında görülür. Yüksek enerjili yaralanmalar olup, yumuşak doku yaralanmaları ve göğüs kafesi hasarı eşlik edebilmektedir. Çevresini saran kuvvetli kaslar ve göğüs kafesinin koruyucu-destekleyici etkisi sayesinde kayma görülmeyen dengeli kırıklardır. Omuz eklem yüzeyine uzanan ya da omuz askı sisteminin etkilendiği parçalı kırıklarında cerrahi müdahaleye gerek duyulabilir.
Dirsek kırığı
Dirsek eklemi, kemik ve yumuşak doku yapısı olarak vücudun karmaşık eklemlerinden birisidir. Dirsek kırığı, el üzerine düşme sonucu veya dirseğe gelen direkt darbelerle ya da kolun döndürülerek / dönerek (rotasyon şeklinde) yaralanmalarıyla dirsek kırığı oluşabilir. Bu tip travmalarda kırık oluşmasa bile dirsekte incinme, bağ kopmaları ya da çıkıklar meydana gelebilir.
Dirsek kırıklarında doktor dirseği muayene eder. Muayene bulguları bir kırığın varlığını işaret ediyorsa yapılacak röntgen incelemeleriyle kırık anlaşılmaya çalışılır.
Doğru çekilen röntgenlerle çoğu dirsek kırığına tanı konulabilir. Gerekli görülürse bilgisayarlı tomografi veya manyetik rezonans görüntüleme (mr) yaptırılabilir. Bu muayene ve incelemeler sonucu kırığın varlığı, şekli, özelliği ve beraberinde eşlik eden diğer travmalar tespit edilir.
Dirsek kırıklarının iyileşmesinden sonraki en büyük problemler hareket kısıtlılığı kalması, sert dirsek oluşması veya dirsekte kalıcı şekil bozuklukları gelişmesidir.
Bu nedenlerden dolayı dirsek kırıklarının tedavisi planlanırken ve uygulanırken en başta gelen amaç erken harekete izin veren bir tedavi şemasının yapılmasıdır. Bu da tedavi planlanırken dirsek hareketinin bir an önce sağlanmasının hedeflenmesi anlamına gelmektedir. Dirsek kırıklarında alçı ya da askı gibi konservatif yani ameliyat dışı tedavi yöntemleri ancak yerinden oynamamış, ayrılmamış kırıklarda geçerlidir. Kırık pozisyonu eğer uygunsa alçı, askı ya da atelle tedavi yapılabilir. Bu şekilde hareketsiz bırakmanın dezavantajı sert dirsek oluşması ile sonuçlanabilme ihtimalidir.
Bununla birlikte kırık yerinden ayrılmışsa, parçalıysa veya komplike ise ameliyat ile tedavi gerektirebilir. Ameliyatta tüm kırıkların normal anatomik pozisyonu sağlanır. Sağlam (rijit) bir tespit yapılır ve erken harekete başlanır.
Dirsek kırıklarının cerrahi tedavisinde amaç erken hareketle dirsekte olası hareket kısıtlılığının önüne geçilmesi ve erken dönemde eski hayatına dönmesinin sağlanmasıdır. O yüzden dirsek kırığı ameliyatlarından sonra doğru rehabilitasyon çok önemlidir. Bu şekilde dirsek çevresinde yumuşak dokuların eski esnekliğinin sağlanması ve skar dokusunun oluşmaması hedeflenerek tam ve ağrısız hareket genişliğine ulaşması amaçlanır.
El bileği kırıkları
El bileği kırıkları : el bileği eklemi, iki ön kol kemiğinin alt ucu, 8 tane küçük el bileği kemiği ve eldeki tarak kemiklerinin taban kısımlarının oluşturduğu 15 kemik ve aralarındaki onlarca eklem yüzeyinden oluşan vücudun en karmaşık eklemlerinden bir tanesidir. Bu karmaşık ve komplike yapısından dolayı el bileği eklemi 3 boyutlu düzlemde son derece geniş eklem hareket genişliğine sahip bir yapıdadır. El bileği kırıklarında, el açık vaziyette yere düşüldüğünde bu kemiklerin herhangi birinde kırık oluşabilir. Trafik kazası ya da yüksekten düşme gibi yüksek enerjiyle oluşan travmalarda parçalı ve ciddi kırıklar oluşabilmektedir. İleri yaşlarda görülen osteoporoz (kemik erimesi) ise daha düşük enerjili basit travmalarla kırıklara neden olmaktadır.
El bileğimizin kırıldığını; kırık oluştuğu zaman el bileği etrafında şişlik, ağrı, el bileği ve elin kullanımında zorluk, kısıtlılık olduğu zaman anlayabiliriz. El bileğinin şekli genellikle bozulmuştur. Bazı kırıklar daha basit, yerinden ayrılmamış tarzda olurken; bazı kırıklar çok parçalı, yerinden ayrılmış ve şekil bozukluğuna neden olacak tarzda parçalanmış olabilir.
Eklem yüzüne kadar ilerleyen ve eklem hattında düzensizliğe neden olan kırıkların eklemin geleceğini olumsuz yönde etkileyecek özellikleri vardır. Eğer kırık açık yaralarla beraber olacak kadar yüksek enerjiyle oluşmuşsa enfeksiyon dahil birçok komplikasyonlara neden olabilir.
El bileği kırığının tedavi planı kırığın pozisyonuna, cinsine ve çeşidine göre değişir. Kırığın kaymamış ve yerinde duruyor olmasına ya da kemiğin yapısının bozulup yerinden oynamış olmasına göre tedavi şekli farklı olur. Ayrıca hastanın yaşı, genel sağlık durumu, hangi elinin etkilendiği, iş ve sosyal yaşamı, beraberinde başka yaralanmaların olup olmaması, el bileği ekleminde veya çevre eklemlerde kireçlenme gibi başka rahatsızlıkların olup olmaması gibi durumlar da tedaviyi uygularken göz önünde bulundurulur.
- Eğer kırık yerinden ayrılmamışsa ya da düzeltildikten sonra yerinde kalabiliyorsa bir alçı ya da atel ile tedavisi mümkündür.
- Kırık ayrılmış ve yerine konamıyor ise ya da çok parçalıysa, eklem hattına uzanıyorsa cerrahi tedavi gerektirebilir.
El kırıkları
El kırıkları – elin iskelet sistemi, 29 adet kemik ve bunların aralarındaki onlarca eklem yüzü tarafından oluşturulur. Bu kemiklere el bileğini ve parmakları hareket ettiren kasların uzantıları olan tendonlar (kirişler) yapışır. Aşırı derecede gelen yüklenmeler neticesi kemiklerin bütünlüğü bozulursa, kırık oluşmuş olur. Elde görülen bir kırık ağrıya, sertliğe ve hareket kaybına neden olabilir. Bazı kırıklar elde eğriliklere ve şekil bozukluklarına yol açar. Eğer kırıklar eklem içerisine uzanım gösteriyorsa uzun vadede eklemde dejeneratif arteritlere neden olabilir.
Tedavi planlanırken kırığın radyolojik incelemesi yapılarak şekli, tipi, karakteri ve bulunduğu yer anlaşılır. Daha sonra kişinin yaşı, işi, genel sağlık durumu, hobileri ve hangi elinin olmasına göre en uygun tedavi yöntemi seçilir.
- Bazı kırıklar alçı ya da değişik türde ateller kullanılarak tedavi edilirler. Amaç, kaynamaya kadarki geçen sürede kırığın tespitini yapmaktır.
- Bazı kırıkları bozulmadan yerinde tutabilmek için dışarıdan özel splint uygulanması gerekebilir.
- Bazılarına ise ameliyat tedavisi gerekir.
Cerrahi tedavide kırıklar düzeltildikten sonra değişik türde metaller ile (çivi, tel, plak ve/veya vidalar) tespit etme ihtiyacı olabilir. Eklemi ilgilendiren kırıkların düzeltilmesi mümkün olduğu kadar kusursuz olmak zorundadır. Kemik kaybıyla giden kırıklarda değişik türde kemik yamaları (greftler) gerekebilir. Açık yaralanması olan kırıkların tespitlerinde eksternal fiksatör denilen dışarıdan tespit materyalleri kullanma ihtiyacı doğabilir. Kırık tedavisinden sonra iyileşmekte olan elin rehabilitasyonu çok önemlidir. Sertlik ve hareket kısıtlılığı başta olmak üzere diğer benzeri sorunların oluşmaması için elin en uygun ve doğru bir şekilde rehabilitasyonu şarttır.
Pelvis ve Asetabulum Kırıkları
Uyluk kemiğinin başının, kalça kemiği ile eklem yaptığı çukurluktur. Bu eklem yürüme, koşma, oturup kalkma gibi günlük aktiviteler sırasında esas rol oynayan eklemdir ve üst taraftan aldığı yükleri alt tarafa iletir. Bu bölge tamamen eklem kıkırdağı ile kaplı olup; tedavilerinde diğer eklem içi kırıklarda olduğu gibi tam düzeltme ve güvenli bir tespit esastır.
Asetabulum kırıkları sıklıkla yüksek enerjili travmalar (trafik kazası, yüksekten düşme) sonucu meydana gelir. Bu bölge kırıkları tek başına olabileceği gibi, çoklu travmalara da eşlik edebilir. Nadir görülen kırıklardır ve bu nedenle ortopedistler açısından bile cerrahi deneyim kazanılması uzun zaman alır.
Asetabulum kırıklarının cerrahi tedavisi deneyim, özel ilgi, beceri ve iyi bir cerrahi teknik gerektiren girişimlerdir. Olgunun doğru seçilmemesi, ameliyat öncesi iyi planlama ve uygulama yapılamaması durumunda klinik sonuçlar tatmin edici olmaktan uzak olacaktır. Eğer uygun şekilde tedavi edilmezse sıklıkla kalçanın kireçlenmesi ile sonuçlanır. Amaç anatomik tespit olduğu için; öncelikle kırığın doğru anlaşılması ve buna uygun nazik bir cerrahi girişim başarının temelidir.
Asetabulum kırıkları ortopedistler için zorlu kırıklardandır. Üç boyutlu yapısının karmaşık olması, damar ve sinirden zengin kendine has karmaşık anatomisi bu bölgeyi zor kılmaktadır. Asetabulum kırıkları gençlerde araç kazaları ve yüksekten düşme gibi yüksek enerjili yaralanmalar sonucu oluşurken, yaşlılarda ve osteoporotik hastalarda ise daha düşük enerjili yaralanmalar sonucu oluşabilir.
Vücudun en büyük eklemi olan kalça ekleminin önemli bir parçası olan ve bir çatı görevi yapan asetabulumun kırılması sonucu ciddi yaralanmalar ortaya çıkmaktadır. Asetabulum kırığı tek başına olabileceği gibi, çoklu kırıklara veya yaralanmalara da eşlik edebilir. Asetabulum kırıkları gerek tanı gerekse cerrahi teknik açısından sorunlu kırıklardır ve hastalarda genellikle çoklu travma mevcuttur. Bu nedenle tedavi aşamasında hem hastanın genel durumunun böyle büyük bir girişime izin verecek ölçüde stabil; hem de cerrahi ekibin, kullanılacak malzemelerin ve ameliyat planlamasının eksiksiz yapılması gerekir.
Pelvis ve asetabulum kırıklarının cerrahi tedavisi, genel ortopedistler için alışıldık ve rutin bir cerrahi işlem değildir. Bu nedenle bu kırıkların cerrahi tedavisi uzun bir öğrenme eğrisi ve kapsamlı bir eğitim programının yanı sıra ilgi, beceri ve üst düzey deneyim gerektirmektedir. Asetabulum kırıklarında ayrışmamış tipleri cerrahi tedavi yapılmaksızın yatak istirahati ile tedavi edilebilir. Ancak asetabulum kırıklarının çok büyük kısmında ayrışma mevcuttur. Bu nedenle bu kırıkların çoğunun cerrahi olarak tedavi edilmesi gerekecektir.
Olgunun doğru seçilmemesi, ameliyat öncesi iyi planlama ve uygulama yapılamaması durumunda klinik sonuçlar tatmin edici olmaktan oldukça uzak olacaktır.
Kalça Kırıkları
Kalça kırığı nedir? Ne sıklıkta görülür?
Kalça ekleminin alt tarafını oluşturan uyluk kemiğinin boynu ve civarındaki kırıklarına kalça kırığı denmektedir. Bu kırıklar özellikle yaşlılık döneminin önemli bir sağlık sorunu olarak karşımıza çıkmaktadır. Yaklaşık her 5 yaşlıdan birinin ömrü süresince kalçası kırılmaktadır.
Ülkemizde her yıl binlerce yaşlı insan kalça kırığı geçirmekte ve bu nedenle hastanelerde tedavi görmektedir.
Kalça kırığı nasıl ve neden oluşmaktadır?
Kalça kırığı gençlerde nadiren ve ancak trafik kazası gibi yüksek enerjili travmalarla meydana gelebilirken, yaşlılarda basit bir düşme kırık için yeterli neden olabilmektedir. Basit düşme sonucu kırık oluşmasında osteoporoz (kemik erimesi) önemli role sahiptir. Osteoporoz özellikle menopoz sonrası kadınlarda daha yaygındır ve bu nedenle ileri yaş döneminde kalça kırıkları kadınlarda daha sık görülür. Kalitesi azalmış kemik, hastanın evde ayağının bir yere takılıp düşmesi gibi basit bir nedenle kolaylıkla kırılabilmektedir. Bazen düşme olmaksızın zayıflamış kemiğin kendiliğinden yavaş yavaş kırılması da söz konusu olabilir.
Kalça kırığının tanısı nasıl konur?
Yerinden kaymış kalça kırıklarında tanı koymak kolaydır. Hasta yürüyemez ve kalça bölgesinde hareketle artan şiddetli ağrı vardır. Kırık taraftaki bacak kısalmış ve dışa dönmüş vaziyettedir. Tanı için röntgen çoğu kez yeterli olur. Ancak yerinden kaymamış bazı kırıklarda röntgen yeterli olmayabilir. Bu durumlarda ilaveten bilgisayarlı tomografi ve manyetik rezonans gibi ileri tanı yöntemlerine başvurulur.
Düşme sonrası kalçada ağrı ve yürüyememe şikâyeti olan yaşlı hastalarda kalça kırığından şüphelenilmeli ve hasta üzerine bastırılmadan kısa sürede ambulansla hastaneye götürülmelidir. Yaşlılarda açıklanamayan kalça veya kasık ağrılarında kırık akla getirilmeli ve tetkik ettirilmelidir.
Kalça kırığında ameliyat mutlaka gerekli mi? Ne tür ameliyatlar var?
Kalça kırığı tedavisinde amaç hastayı yatağa bağımlılıktan bir an önce kurtarmak ve eskisi gibi yürümesini sağlamaktır. Bunun için tek çözüm ameliyattır. Cerrahi tedavide iki farklı seçenekten birine karar verilir. Bunların ilki kırık parçaları uç uca getirip kaynatmayı hedefleyen ameliyatlardır. Osteosentez denen bu ameliyatlar, kırık kaynama potansiyeli yüksek olan uyluk kemiği boynunun alt bölgesindeki (trokanterik bölge) kırıklarda her yaşta, boyun kırıklarında ise çok yaşlı olmayıp aktif yaşam beklentisi olan ve hastaneye gecikmeden getirilmiş hastalarda uygulanabilir. Bu ameliyatlarda kırığı sabitlemek amacıyla kalça kırıkları için imal edilmiş özel çivi, plak veya vida sistemleri kullanılır. Kaynama süresince hasta o tarafına tam yük vermeden yürür. Eğer hastanın ve kırığın durumu elveriyorsa osteosentez ameliyatı tercih edilmesi gereken seçenektir. İkinci ameliyat seçeneği ise protezdir. Protez, kırık kaynama potansiyeli düşük olduğu bilinen uyluk kemiği boynunun özelikle yerinden kaymış kırıklarında ve çok yaşlı hastalarda tercih edilmektedir. Bu ameliyatlarda kırığın üst tarafında kalan uyluk kemiği başı çıkarılıp yerine metal protez yerleştirilir. Bu ameliyattan sonra hastanın hemen tam yük vererek yürümesi mümkün olmaktadır.
Ayak bileği kırıkları
Ayak bileği kırıkları; ayak bileğinin tibia, fibula veya talus adı kemiklerinde görülebilen, hasarlardır. Ayak bileğinin darbeye maruz kalması, çarpma ve düşme sonucu her yaşta görülebilen bir rahatsızlıktır. Ancak ayak bileğinin sürekli hareketli olması, çarpma ve düşme riskleri nedeniyle sporcularda daha sık görülür.
Ayak bileği kırılması, bilekte görülen ödem ve ağrı ile kendini belli eder. Bu şikâyetler, bazı durumlarda doku ve bağ zedelenmeleri ile de karıştırılabilir. Bu nedenle ayak bileği kırığından şüphelenildiği anda, zaman kaybetmeden, uzman bir ortopedi doktoruna başvurulması gerekir. Tedavi sürecinde alçılama ya da kemiklerin onarılmasını hedefleyen cerrahi yöntemler uygulanabilir.
Ayak bileği nasıl kırılır?
Ayak bilekleri; tibia, fibula ve talus isimli 3 kemikten oluşur. Ayak bileğinin iç taraftaki kemikli kısmı medial malleol olarak bilinir. Dış kısmındaki kemik ise fibuladır ve ayak bileğinin yan kısmındaki çıkıntıyı oluşturur (en uç kısmı lateral mallol olarak da bilinir). Ayak bileğinde görülen kırıkların büyük bir kısmı ise tibia kemiğinde görülür. Bu kemik; halk arasında “kaval kemiği” olarak da bilinmektedir.
Ayak bileği kırıkları, genellikle şiddetli bir burkulma sonucunda oluşur. Ancak yaşlı kişilerde, kemiklerin direncini kaybetmesi ya da kemik erimesine bağlı olarak daha basit burkulmalarla da ortaya çıkabilir.
Ayak bileği kırığı belirtileri nelerdir?
Ayak bileği kırılması sonucu hastalar şiddetli bir acı ve ağrı duyarlar. Burkulma sırasında bilekten gelen sesi hissederler. Ayak bileğinin hareket fonksiyonu tamamen kısıtlanır ve hasta deforme olan bilekten güç alamaz. Lateral malleoldeki bazı basit kırıklarda hastalar kırılmasına rağmen zor da olsa üzerine basabilirler.
- Ayak bileğinde şiddetli ağrı
- Darbe anında ya da darbeden birkaç saat sonra oluşan ağrı, şişme ve morarma
- Bileğin görünümünde değişiklikler
- Ayak bileğinin gücünü kaybetmesi kırıkların yaygın belirtileridir.
Bununla birlikte darbenin şiddetine bağlı olarak, bileği saran tendon ve bağlarda da hasar meydana gelebilir. Bu durumda hastanın hissettiği ağrı ve acı da artabilir.
Ayak bileği kırığı tanısı nasıl konur?
Ayak bileği kırığı belirtileri, ilk muayenede bağ/tendon yaralanmasına benzetilebilir. Bu nedenle kırık tanısı koyabilmek için mutlaka röntgen grafileri ile görüntüleme yapılması gerekir. Gerek duyulursa kırığın 3 boyutlu görülmesi ve çevre yumuşak dokuların incelenmesi için bt (bilgisayarlı tomografi) ve/veya ve mr (manyetik rezonans) tetkikleri yapılabilir. Eğer ayak bileği kırığı şüphesi varsa, ayağın en kısa sürede hareketsiz hâle getirilmesi, soğuk kompres yapılması gerekir. Bu süreçte, eklemdeki dokuların durumu incelenerek, hasta için en uygun tedavi yöntemine karar verilebilir.
Ayak bileği kırıkları nasıl tedavi edilir?
Ayak bileği kırığı tedavisinde esas belirleyici olan;
- Kırığın ayrılma miktarı
- Eklem yüzeyine etkisi
- Bağ/tendon problemlerinin olup olmadığıdır.
Eğer kırık kemikler birbirinden ayrılmamışsa alçılama ile başarılı sonuçlar elde edilebilir. Alçı yerine giyilip çıkarılabilecek alçı botları da kullanılmaktadır. Ancak kemikler birbirinden ayrılmışsa, ayak bileğinde şekil bozukluğu varsa cerrahi gerekir.
Ayak bilek kırığında cerrahi tedavi nasıl olur?
Kırılan ve ayrılmış olan kemikler cerrahi olarak yerleştirilir ve çoğunlukla titanyum olan metallerle tespit edildi. Bu materyaller plaklar, vidalar ve tellerdir. Kırılan kemiklerin yanında kopan bağları tespit etmek için ankor denilen ucunda dikişler olan metaller kullanılabilir.